7.24.2012

Kireçburnu drift: Bir Leyla ile Mecnun Hikayesi

Ak Sakallı Dede'nin ortaya çıkmasıyla olaylar gelişir.

Gani Müjde'nin mizahı, Levent Kırca benzeri ve Kemalist bir kırılma yaşamadan evvel, Kaygısızlar gibi bir televizyon dizisini korkusuzca önümüze koyduğunda Türkiye çok kanallı rejime geçeli çok yıl olmamıştı. Daha sonrasında televizyon mizahı elitist ve küçük burjuva temalı Birol Güven dizilerine teslim edildi. Benim de içinde bulunduğum birkaç kuşağın insanları Çocuklar Duymasın'ı atlatmaya çalışırken, bir de Birol Güven'e öykünen fabrikatörlerin çıkması doğaldı sanırım. (Son zamanlarda adı geçen yapımcı bir dönem dizisinden çok bir dönem rezaleti olarak adlandırmak istediğim, içi-boş-ama-arka-plana-bir-darbe-kaos-dönemini-koy-yedir-gitsin dizileri de ileri sürüldü.)

BBC yapımı diziler her zaman en iyilerden olurken, kendi adıma TRT'ninkilerin de en iyileri
olması memnuniyet vericiydi. Yeditepe İstanbul'u oyuncu kadrosuyla bile tartışmak gereksizken, komedi alanında sadece YediNumara bile büyük bir açığı kapatmaya yetiyordu.

Bütün bunlar olurken Türkiye'nin en iyi komedi dizileri, Britanya'da kalitesiz bulunan birkaç unsura dayanıyordu: Taklit edilebilen hareketler/davranışlar ve (Fr. Mème) fetiş cümleler (İng. Catchphrase). Britanya'da kalitesiz dedim ama bu yıllarca Britanya'da yaşadığımdan değil elbette. Ancak okuduğum bazı eleştiriler ve önemli ölçüde "the Extras" dizisinden böyle düşüncelere kapıldım.

Britanya yapımı diziler arasında dünyanın en kaliteli komedilerinin olması yarı tesadüf. Nedenin diğer yarısı tamamen "İngiliz gururu"yla ilgili. Yine de "the Spaced", "Sayın Bakan", "Doctor Who", "Flying Circus" gibi benim olağanüstü beğendiğim diziler dururken televizyon mizahı seviyesinde de bir seçkinlik oluşmaması imkansız gibi. Ama zaten Türkiye'deki sorun adaptasyonlarda değil. Orijinal dizilerde. Sırtını fetiş cümlelere yaslayan her dizi başarılı oluyor. Leyla ile Mecnun da buna dahil.

Leyla ile ilk Mecnun.


Evet, Leyla ile Mecnun da kendini taklit edilmek üzerinden sunuyor. Yavuz'un "Ben öyle bir insan mıyım?", İsmail Abi'nin "Ağzından çıkanla kulağının duyduğu bir mi senin?", Erdal Bakkal'ın "Bakkalım ben be, bakkal!", Metin Amca'nın "Efendi, efendi... Ben kız babasıyım." cümleleri dizinin sevenleri arasında söylenmeye devam ededursun, üniversite öğrencilerinin kısa filmlerinden başlayarak dizinin mème'leri yapılmaya başlandı bile. Dizi bir ayağını fetiş cümlelere yaslıyorsa, nasıl olur da farklı yaşlardan, farklı kültürlerden insanlara komik gelebilir?

Toplumun çan eğrisine bakıldığında bu fetiş cümlelere gülen kesim tam o çanın göbeğinde duran kesimse ve Leyla ile Mecnun bu çan göbeğini aşmışsa bu nasıl olur? Elbette senarist ve yapımcıların popüler çevrelerde takılıyor olması buna etken olabilir. Ancak popülarite tek başına bir etken olmaktan uzaktadır keza en parlak zamanlarının sonu bile olsa Levent Kırca'nın filmi toplumun iki ayrı kutbunda yer alan, ne eleştirmenlerce beğenilmiştir ne de televizyon izleyicisince.

Bu noktada toplumun özlenen değerleri devreye giriyor. Anne baba ayrı da olsa Leyla ile Mecnun bir mahalle dizisi. Mahallenin abisi var, babası var, aşık gençleri var, bakkalı var, hatta ek olarak Flash TV'nin ak sakallı dedesi ve mafyası bile var. Dizideki mecnun Kaygısızlar'ın Kültigin'ini tam olarak karşılamasa da saflığı, yer yer salaklığı ile sempati toplamaya yetiyor. İzleyici ana akım film özelliklerine sahip bu dizideki karakterlerle özdeşleşmesi oldukça kolay. Mecnun'un kırgınlıkları, reddedilişleri, bulduğu ilişkinin çıkmazlarında dolaşması, İsmail Abi'nin iyi niyeti, Arda'nın zorlama kötülüğü, Leyla'nın mallığı hepimizin yaşamlarında rastlaması kolay bir durum.

Özdeşim bakımından ben Mecnun'u Örümcek adam karakterine benzetmeden edemeyeceğim. Bu durumu kısaca şöyle açıklayayım. Batman olmak için zengin olmanız, Süpermen olmak için başka bir gezegenden gelmeniz, X-Men'den birisi olmak için Homo sapiens'in son günlerinde olmanız, Kaptan Amerika olmak içinse ikinci Dünya savaşı sırasında bir asker olmanız gerekir. Ama Örümcek adam olabilmek için, fen bilgisine ilgili, herhangi bir devlet lisesinde okuyan bir hayalperest olmanız yeterli. PeterParker'ın zayıflıkları bizlerde de olan zayıflıklar. Ergenlik sancıları, faturaları ödeme kaygısı, ailesine zarar gelmesini engelleme çabası, falan filan...

Mecnun olmak için gerekli olan şeyler ise sadece yakın bir arkadaş çevresi ve Açıköğretim Fakültesi kaydı. Geri kalan tüm zorluklar ise hikayenin absürtlüğü içerisinde eriyecektir.

Bence Leyla ile Mecnun'un en büyük başarısı yeni birşey icadetmiyor olmasıdır. Bazı mimik ve jestleri dizi yokken yapıyorduk. Basit konuşma bozukluklarından kaynaklanan komediyi biz heyecanlandığımız her an görebiliyorduk. Britanya'da avam işi (popülist) olarak görülen komedi unsurları aşırı kullanılıyor (İsmail'in giysileri, fetiş cümleler vb.).

İsmail Abi "Hopp!" diyor.

Tüm bunların üstüne Leyla ile Mecnun'un kavuşamama hikayesi bile bayat. Bunu bilmeyen yok ki Leyla ile Mecnun ailelerinin anlaşmazlığı ve bir kötü niyetli adam yüzünden bir türlü biraraya gelemezler.

Bütün bu klişeler ortada kabak gibi dururken dizi ekibi nasıl olup da böyle klişe-olmayan bir iş çıkarabiliyorlar tam olarak bilemiyorum. Ama dizinin ilk bölümlerinde de vurgulandığı gibi Türkiye Gani Müjde ve Birol Güven gibi basit komedi yapan adamlardan sıkıldı. Eski yüzlerden ve eski espirilerden sıkıldı. Artık genç insanlar Kemalist Le-Man okumuyorlar. Nihat Genç ya da Gani Müjde onların umrunda değil. Fetiş cümlelerin "patlayıp gitmesi" genç televizyon izleyicisinin, roman ve şiir okuyucusunun umurlarında bile değil. Öte yandan rezil durum komedileri yapılması insanı Pasaport başvurusu yapmaya zorluyor.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Yeni şeyler Anasayfa Eski Şeyler
Yedinci Darbe Film Ekibi